
Kundera’nın “Yavaşlık”ını hatırlayarak geçti sabah; doğal uyanan yavaş bir tempo ancak iyi hisler ve anılar sonucunda geliyor, hızlı bir tempo ise unutmak, silmek, kaçmak istediğimizde oluşuyordu. Kendi deneyimimden de bildiğim, bilinçli yavaşlığın kimi zaman eylemin içinde yaşamı “dinleyecek” boşluğu yarattığı; ancak yavaşladığımızda duyabildiğimiz sesler, fark edebildiğimiz ince bedensel hisler, yüzeye çıkabilen duygu ve düşünceler, yeni fikir ve yollar var. Hıza kaptırınca, o anki kısa ve uzun süreli hedeflere odaklanıp, suyun yüzeyinde kayarak ilerliyoruz; oysa yavaşlamaya izin verince algılar dört bir yana yayılıyor ve suyun derinliğini görmeye, kokusunu almaya, seslerini duymaya başlıyoruz. Aşırı kaptırınca hıza, gittikçe otomatikleşip, ciddileşip, tekdüze olan yaşamı, biraz frene basarak ve küçük parantezler açarak zenginleştirmek mümkün. Günlük, sıradan hareket ve eylemlerinizde bir parça yavaşlığa yer açıp, yavaşlığın içinde aynı eylem için farklı yollar deneyip, hatta daha da ileri gidip, gün içinde 1-2 dakikalık paketler halinde, sadece durup, dinlemeye, izlemeye, koklamaya ve hissetmeye izin verseniz neler olurdu acaba..?
Ustalar gidince, son dakikayı beklemeden çıkıp, elime bir külah dondurma alıp, sallana sallana stüdyoya yürüyeceğim. İçimden yolun hangi yanından yürümek gelirse o yandan.. Ya belki başka bir planı vardır yaşamın benim için bugün.. Kim bilir?
Yaşamanın, nefes alıp vermenin, hayatta olmanın aşkına; yavaşlamaya, dinlenmeye ve dinlemeye biraz alan açın bugün!
Sevgiyle
Deniz
Yazdım ufak bişeyler derken bunları mı kastetmiştin Deniz'cim :)
YanıtlaSilNe iyi ettin, özlemişim..
Sevgiler